Üç kız annesi olarak, annelik üzerine sayfalarca yazabilirim. Gebelik, doğum, bebeklik, çocukluk, ergenlik, gençlik dönemlerine ait, beni mest eden onlarca hikaye anlatabilirim. Evlat bir nimet ise bu nimete üç kez mazhar olduğum için hemen her gün şükrediyorum. Modern yaşam kariyeri, geleneksel yaşam ev eksenli yaşamayı ön plana koyarken, kadın sistemler ve rejimler arasında bir seçim yapmaya zorlanıyor.
Hemcinslerim ve erkeklerin pek çoğu için ise annelik ve ev kadınlığı iç içe geçmiş kümeler gibi… Bu da anneliğin görev ve sorumluluğunun tam anlaşılmasını zorlaştırıyor.
Dileğim, bir erkek ve bir kadın, bir evi, bir hayatı paylaştığında, adalet ve vicdan penceresinden görev dağılımını yapmaları. Birbirine sırtına yük olmadan birbirine sırt vermesi…
İyi bir ev kadını her zaman iyi anne midir?
Çift taraflı sorumluluğu tanımlayan ebeveyn olmanın bütün yükü, annelik kutsanarak kadınlara yüklenmiyor mu? Çoğu baba, sadece çocuğu uzaktan takip eden rehber öğretmenler gibi davranıyor.
Ev hanımları acaba zamanının kaçta kaçını çocuklarının gelişimi için harcıyor? Cam silmek, çarşaflara varıncaya kadar ütü yapmak, sürekli elinde toz beziyle dolaşmak, annelik görevlerinin içinde ne kadar yer tutuyor?
Kadınlar evlerine, evladından daha çok mesai harcıyor, aslında…
Kadınlar arasında, ev işleriyle bütün gün uğraşmak “titizlik” olarak, iltifat görmez mi? Ben, kadınlarının ev becerileri için birbirlerine ettikleri iltifat kadar, annelikleri için ettiğini hiç görmedim.
Kadınların, evlerinin temizlik, konfor ve dekorasyonuyla birbirlerine karşı statü edinme halleri de “anneliği” geri bırakan faktörlerden değil midir? Ondan dolayı salonlarımızın kapılarına kilit vurup “oturma odası” adıyla küçücük odalara sıkışıp kalıyoruz. Çok zaman komşuların, arkadaşların, ev için edeceği iltifat, çocuğun annesine edeceği iltifattan daha kıymetli oluyor.
Tuvalet alışkanlığı edinen çocuğu kirletmesin diye, evin tüm halılarını kaldıran ve çocuğunun zatürree olmasına neden olan titiz bir ev kadını, iyi bir anne midir?
Annelik konusunda modern yaşamı suçlayanlar, yerleşmiş yanlış “ev kadınlığı” kabullerini de sorguluyorlar artık.
Modern hayat, annelikle barışık mı?
Modern yaşam bireyin “benliğini” ön plana çıkararak, “biz” ile beslenen çocuk ve aileye bir anlamda hasım sayıyor. Kadın hakları mücadelesi verilirken, kadının en doğal hakkı olan anneliği görmezden gelemeyiz. Anneliği kadının geri kalmışlığına sebep gösteren modernistler, en son ne zaman bir çocuğun gıdığını kokladılar, bir çocukla birlikte bayılıncaya kadar güldüler, ateşten yanan bir çocuğun başını sabaha kadar beklediler?
Söz konusu kadın ve annelik olunca “ya” “ya da” demek zorunda değiliz. Tarafların tamamı sorumluluğu ortak paylaşarak “kazan kazan” formülüyle, özgün yeni uygulamalar geliştirebiliriz. Kadın, iyi bir planlamayla ve önceliklerini doğru belirleyerek, hem mutlu olduğu işte çalışabilir, hem de (kötü bir ev kadını olma bahasına) iyi ve mutlu bir anne olmayı başarabilir. Yeter ki sistemler, ideolojiler, yerleşmiş kabuller onu sürekli yargılamasın.
Güzel ülkemin güzel insanları, ezberlerle yaşamak yerine, ara sıra da olsa, şöyle bir durup, derin bir nefes alıp “Ben ne yapıyorum?” diye sorsa, aklı ve vicdanıyla, kendi cevabını kendi bulsa, biz de böyle sayfalarca yazmak zorunda kalmasak, ne olur? (Başlığa “on yanlış” yazdım ama “kaç on oldu” saymadım?)
Kaynak: Ayşe Keşir - Rotahaber